2 Nisan 2009 Perşembe

"Yeşil lüks" olabilir mi?

Eskiden sadece renk olarak nitelendirdiğimiz “yeşil”, son yıllarda sürdürülebilir dünyamız için en önemli kavramlardan biri. Doğru ve bilinçli bir tüketimin, boş yere sarf etmemenin, tekrar tekrar kullanımın kod adı. “Lüks” ise gösterişin, pahalının, genelin ulaşamayacağı ayrıştırıcı bir statü olarak son dönemin yine gözde sıfatlarından. Her iki kelimenin taşıdığı anlamlara baktığımızda nerdeyse zıt olarak görünse de, “yeşil lüks” literatürde çoktan yerini aldı.



Yeşil ilkelere göre hayatını yaşayanların lüks kavramı ile bağdaşamayacağını düşünenler tartışa dursun, doğal parklar ya da koruma altına alınan yerlerdeki lüks tatil beldeleri popülerliklerini artırmaya başladı bile.



İster Costa Rica’nın sadece 16 bungalow’dan oluşan ekolojik beldesinde yağmur ormanı deneyimini, isterseniz Filipinler’in özel koruma altındaki adalarından birinde spa keyfini yaşayın. %100 yenilenebilir enerjiyle çalışırken, elde edilen net kar da bölgenin sosyal ve ekonomik dönüşümü için kullanılıyor.

Demek ki, geleceğin turizmi yazısında bahsettiğimiz deneyim, farklılaşma ve potansiyel barındıran konular pekala zıt kavramların içinde gizli olabilir.

Hiç yorum yok: