14 Nisan 2009 Salı

Dükkanlar nasıl ayakta kalacak?

Küresel kriz, insanoğlunun yarattığı afete karşı hayatta kalma mücadelesi veriyor. Plazalarda çalışanlar pek gözlemleyemiyor olabilir ama haftaiçi öğleden sonraları alışveriş merkezlerinin kafeleri bayağı dolu oluyor. Boğaz’ın Avrupa yakasındaki Starbucks’ları da takım elbiseli ve laptop’lı kişilerin ofisi olmuş durumda.



Aşırı tüketimin sürekli pompalanması, yarını düşünmeden herşeyi tüketme, çöp jenerasyonu... Ne derseniz diyin, artık herkes kendisine çeki düzen vermek zorunda. Mesela, perakende sektörü geçen yıldan beri ara indirimlerle, ülkemize has taksit ötemelerle kendini korumaya çalışabilir, ama bu kriz kalktığında da aynı şekilde davranmaya devam edecekler mi sizce?

Amerika’nın önemli marka konumlandırma ajanslarından Graj+Gustavsen de geleceğin dükkanı nasıl olmalı üzerine kafa yorarken “survival (sağ kalma)” konseptini üretmiş. Temel ihtiyaçların aynı anda karşılanacağı bir yer olan “survival” dükkanlarında, düşük fiyatlı yiyecekler, bir kaç kış giyilebilecek kıyafetler, araba yerine bisikletler bulunuyor. Sadece bu da değil, deneyimin de önemine vurgu yapılarak, aynı çatı altında stressten uzak bir hayat için yoga seansı ya da kredi/vergi danışmanlığı da bulunuyor. Hepsi gelecek kaygısı duymadan kaliteli bir yaşam standartını yakalayabilmek için.



Düşünsenize, bu kadar alışveriş merkezi açılıyor, hangisinde “her ayrıntıyı da düşünmüşler” dediğiniz oldu? Ya da büyük marketlerden kaçında yukardaki gibi bir hizmet anlayışının ipuçlarını yakalayacağınız fikirlerle karşılaştınız? Deneyimin, pazar günleri süpermarketlerde yaşanan yoğurttan sucuğa, dondurmadan ezmeye kadar ürün tattırma curcunasını kastetmediğimi belirtmek isterim. Manalı işler çıkarmak için daha fazla kafa yormak gerekiyor.

Kaynak: TIME

Hiç yorum yok: