29 Mayıs 2008 Perşembe

El emeği göz nuru

Gün geçtikçe ne kadar çok kavram hakkında karşılaştırma yapıyoruz. Global yerele karşı, büyük küçüğe karşı, materyalizm maneviyata karşı, vs vs vs. Şimdi bahsedeceğim konu da, bağımsız ruhları, “kendin yap” felsefesini ve büyük markalara karşı elişçiliğini yücelten anlamlı bir hareket. 2009 festivallerinde gösterilmek üzere hazırlık aşamasında olan bağımsız dokümanter yapım "Handmade Nation: The Rise of DIY Art, Craft & Design" için Los Angeles’ta “sessiz sanat açık arttırması” düzenleniyor. Tanınmış ve yıldızı parlamak üzere olan yaklaşık 30 sanatçının ürünleriyle düzenlenen açık arttırmanın tüm geliri filmin yapımına bağışlanacak.

Kitabı da yayınlanacak olan “Handmade Nation”ın temel amacı, geleneksel ya da geleneksel olmayan yöntemlerle pazarda yer almaya çalışan sanatçı, zanaatkar ve tasarımcıların takdir görmelerini ve ekonomik özgürlüklerini artırmak. Zaten Amerika’da bu konuyla ilgili bayağı bir literatür, elişçiliği desteklenmesi üstüne birçok etkinlik mevcut. Filmin bloguna da “indiecraftdocumentary.blogspot.com” adresinden ulaşabilirsiniz.



Etsy; Artsefest; Kinfolk Crafts; Craftmall; Stowecraft online satış yapan sitelerden sadece birkaçı. Türkiye’de bu konu, biraz daha evhanımlarımızın aile ekonomisine katkısı ya da hobi olarak görünse de Atölye Mariposa, My Handwoven ve Elemegi de incelemeye değer.

Not: Aşağıdaki eser, Portekizli sanatçı Joana Vasconcelos’a ait. Elişi ve sanatın birleşimine yönelik süper eserleri var. Nike'in swoosh'undan yola çıkarak tasarladığı da harika.

27 Mayıs 2008 Salı

Yaşam kaynağı: Su – 2. Bölüm

Vitaminli sulardan bahsetmişken işin bir de doğal tarafını atlamamak lazım. Hepimiz, sağlıklı beslenme uzmanlarının günde min. 1,5-2 lt. su içilmesini tavsiye ettiğini biliyoruz. Musluk suyundan su içmek benim için bile çok eskide kaldığından, ağız tadımıza uygun şişelenmiş doğal kaynak sularımızdan birini tüketiyoruz.

Yurtdışında ise durum nerdeyse hayal gücümüzü zorlayacak türde. Doğal su markaları, çoğu kendine özgü şişe tasarımlarıyla ve bir o kadar özel toplama teknikleriyle pazarda yerlerini almaya devam ediyor. Everest’in tepesindeki kar sularını mı istersiniz yoksa Tazmanya’ya yağan dünyanın en temiz yağmur damlalarını mı? Seç, beğen, al!



Hal böyleyken, konsept su mağazaları, 5 yıldızlı otellere su dağıtım şirketleri ya da şarap mönüsü gibi su mönüsü bulunduran restoranları da görmeye başlıyoruz. Aquadeli, ekolojik sistemi nedeniyle zengin kaynaklara sahip olan Yeni Zelanda’dan bir ilk. Bu konsept mağazada, 31 çeşit farklı doğal su markasının yanı sıra su üzerine yazılmış kitaplar, taşıma çantaları ya da şişe açacakları da satışa sunuluyor. Icon Beverages ise lüks su markalarının - H2O Bling, Lauquen, Karoo, Ty Nant, Voss ve Fiji - Güney Amerika’daki dağıtımını sağlıyor. Dice Kayek’in Fransa’da “bir gün bizim de tasarımlarımız orda satılacak” diye hayal edip amacına ulaştığı Colette’te ise özel bir su barı var. Yemek sipariş ettiğinizde servis elemanı size hangi yemek ile hangi suyun içilebileceği konusunda yardımcı oluyor.

Belki de bundan sonra sadece şarap ve kahve gibi aroması olan içecekler için değil su için de tadım uzmanı ihtiyacı doğacak...

Yaşam kaynağı: Su – 1. Bölüm

Vücudumuzun %60'ının sudan oluştuğunu hepimiz biliyoruz. Dünyamızın %96'sı ise tuzlu suyla kaplı. Geriye kalan %4'ün %70'i yakını ise buz ve buzulların içinde kalmış durumda. Tatlı suyun diğer %30'u ise yer altında. Nehirler, göller gibi yüzeysel tatlı su kaynakları, dünyadaki toplam suyun yaklaşık %1'inden daha azını oluşturduğundan dünyadaki tatlı su miktarı çok kısıtlı. Dünyada kişi başına su tüketimi yılda ortalama 800 m3 civarındadır. Dünya nüfusunun yaklaşık % 20'sine karşılık gelen 1,4 milyar insan yeterli içme suyundan yoksun olup, 2,3 milyar kişi sağlıklı suya hasret. Bazı tahminler, 2025 yılından itibaren 3 milyardan fazla insanın su kıtlığı ile yüz yüze geleceğini gösteriyor. (Kaynak: WWF)

Suyla ilgili son durum öyleyken 1990'lı yılların ikinci yarısında su pazarı hareketlenmeye başladı. Stres, yorgunluk vb. sebeplerle halsizleşen vücudumuz ve aynı yıllarda yavaş yavaş yükselmeye başlayan sağlıklı yaşam olgusuna (kalorili olmalarından dolayı bu suların durumu hala sorgulanabiliyor) yönelik vitaminle zenginleştirilmiş su markaları birbiri ardına doğmaya başladı.



Glaceau (geçen yıl Coca Cola tarafından 4.1 milyar dolara satın alındı) Vitamin Water, Pepsi'nin SoBe Life Water, V Water (bu nisanda Pepsi tarafından satın alındı) Function Drinks, Target'ın jenerik markası Market Pantry. Bu rekabetin içinde yeni bir bakış açısı getiren ise şimdilik Activate.

Activate'i diğer markalardan ayıran en temel özelliği, vitaminleri kapağın içinde "taze" olarak saklaması ve içmeye karar verildiği anda "çevir-aç" mantığında vitamin ve suyun o anda karışması. Şimdilik sadece Los Angeles'ta.

Kıyamet alametçisi gibi olmayayım ama WWF'in su ile ilgili açıkladığı rakamlara bakarsak, Negroponte'nin her çocuğa 1 bilgisayar projesi gibi bir şeyler geliştirmek zorunda kalınır mı?

24 Mayıs 2008 Cumartesi

Macy’s’den devrim: Teknolojik ürün otomatları

Ülkemizde kahve/çaydan çikolataya, meyve suyundan bisküviye kadar gıda odaklı otomatlara aşinayız. Ancak, Amerika’nın en önemli perakende zinciri Macy’s olayı daha ileri bir boyuta taşıyarak 400 mağazasında teknolojik ürünler otomatları yani “e-Spot”ları devreye soktu. Otomatlarda, Apple, Sony, Canon ve MyVu gibi markaların mp3 çalarlarının yanı sıra fotoğraf makineleri ve çeşitli yan aksesuvarları satın alınabiliyor. Macy’s Müşteri Operasyonlarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Chris Mizer, bilinçli tüketicilerin kuyruk beklemeden vakit kaybetmeden alışveriş yapmak istediklerini tespit ettiklerini ve yeni hizmetleriyle bu ihtiyaçlarını karşılayacaklarını inandıklarını söylemiş. Bu tarz öncü hareketlerin darısı bizim markalarımızın başına... Teknosa, T-box, Twiggy...

21 Mayıs 2008 Çarşamba

Fotoğraf makineni kendin yap!

DIY (do-it-yourself), son yılların dikkat çeken konularından. Kimi karınca kararınca ekip biçiyor, kimi mobilya ya da aksesuvarlarını yapıp web üzerinden satışa sunuyor. Stok görsel kiralayabileceğiniz Corbis ise, fotoğraf tutkunlarına hazır ve de grafik tasarım harikası maket makinelerle kendi sevimli kameralarını yapmalarını sağlıyor. Üstelik, nasıl film çekebilecekleri, hangi ışıkta daha iyi sonuç alabileceklerine dair ipuçları da var. Çekilen fotoğrafların kalitesi tartışılabilir ama nisanın sonundan beri yavaş yavaş 1 komün yarattığı da gerçek. Siz de kendi kameranızı yapmak ve çektiklerinizi yüklemek isterseniz, Corbis'i ziyaret edebilirsiniz :=)

20 Mayıs 2008 Salı

Sürdürülebilir kağıt kullanımı için öneriler...

Kurumsal dünyada gelsin raporlar, gitsin onaylar derken günde kimbilir kaç sayfanın çıkışını alıyor ve kaç kilo kağıt harcıyoruz. Bloglar, üye olduğumuz sitelerde yayınlanan makaleleri basmak ise başlı başına bir olay. HP, geçen yıl sadece bu konu üzerine odaklandığı bir seminer düzenledi ve 2010 yılı için önemli hedefler belirledi. Burdan yola çıkan yeşil dünyanın yeni oluşumları ise hızlı davranarak yol almaya başladı bile. Greenprint kağıtla ilgili tüketim bilgilerinden enerji harcamasına kadar çok detaylı bilgiler içeriyor. Üstelik, küresel ısınmayla birlikte ne kadar karbon tükettiğimizi öğrenmemize yardımcı olan hesap makinelerinin bir benzerini kağıda uyarlayarak duruma da daha da dikkat çekmiş. Bu kontrol edebildiğimiz bir olgu. Peki ya, kitapla harcamamızla birlikte oluşan kağıt tüketimine karşı ne yapabiliriz? Onun için de, yurtdışından hoş bir örnek; eco-libris var. “Canım ülkemde fidan bağışında bulunabileceğim sivil toplum kuruluşu var ya!” diyenleri, Dünya Çevre Günü öncesinde sorumluluk almaya davet ediyoruz. Bu arada, sürdürülebilir kağıt değil ormanlardan bahsettiğimizde karşımıza çıkan uluslararası oluşum ise, Forest Stewardship Council. Kullandığınız kağıtlar gerçekten FSC sertifikalı ise bilin ki yok edilen ormanlar kadar yerlerine yenileri ekleniyor.

18 Mayıs 2008 Pazar

Evlerimizi de mi detokslamak?

Detoks, sağlığımızı korumak, vücudumuzu toksinlerden arındırmak ve yaşlanmayı geciktirmek adına son yılların en önemli olgularından biri olarak karşımıza çıkıyor. Belirli bir süre için sağlık merkezlerinde kamp kurulabileceği gibi basit yöntemlerle kendi kendinize de detoks uygulayabilirsiniz. Peki, evinizin de detoksa ihtiyacı olduğunu, temizlik için standart yöntemlerin yeterli olmadığını, en önemlisi de kullanılan petrokimyasal temizlik ürünlerinin işleri daha da karmaşık hale getirdiğini biliyor musunuz? Çevreye saygılı yani “yeşil” temizlik ürün markası Method’un yaratıcıları Adam Lowry ve Eric Ryan’ın yeni kitabı “Squeaky Green” (Tertemiz Yeşil) tam da bunların yanıtını vermeye çalışıyor. Evlerimizi cam açıp havalandırmak ya da küçük birer botanik bahçesine çevirmek alışık olmadığımız yöntemler değil ancak kullandığımız temizlik ürünlerinin ne kadar çevreye duyarlı olduğu ya da kaçının gerçekten sağlığımızı tehdit etmediği tartışılır. Kitabın yayınlanma tarihi çok yeni, dilerseniz Amazon’dan sipariş edebilirsiniz. Henüz, Method gibi “yeşil” temizlik maddesi üreten firmalar Türkiye’ye giriş yapmış değil ama dilerseniz binbirorganik ya da thelifecoshop'tan Dr.Stewner – Klar markasından sipariş verebilirsiniz.

16 Mayıs 2008 Cuma

Güneş enerjili aydınlatmalar


5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne kadar mümkün olduğunca çevreye, geri dönüşüme ve ekoloji üzerine geliştirilen fikirlere ve tasarım ürünlere değinmeye çalışacağım. Malum, küresel ısınmanın etkilerini hafifletebilmek için alternatif ernerji kaynakları üzerine bir sürü yeni proje geliştiriliyor. Bu alternatifler arasında güneş enerjili LED’ler tasarımlarıyla dikkat çekiyor. 17-20 Mayıs tarihlerinde New York’ta düzenlenecek Uluslararası Modern Mobilya Fuarı’nın ödüllü firmalardan biri Corona Solar Light’ın güneş enerjili outdoor aydınlatma sistemleri aynı papatyalar gibi :=) Fotovoltaik pillerle gün içinde şarj olan aydınlatmalar, akşam olduğunda romantik bir etki yaratıyor.

İngiltere’de 2007’nin “en iyi hediyesi” olarak ödüllendirilen suck.uk’un “Güneş Kavanoz”u da daha mütevazi ama hoş 1 örnek. Üstelik, beceriklialetler'den satışına da başlanmış.



Peki güneş enerjili sisteme geçiş, gece boyu elektrikle aydınlatılan outdoor reklamları için fena bir çözüm olmaz değil mi?

15 Mayıs 2008 Perşembe

“İmkansız”mış gibi görünen binaların mimarı yine İstanbul’daydı!


Zaha Hadid, İstanbul Modern’deki Tasarım Kentleri Sergisi kapsamında düzenlenen konferans için yine İstanbul’daydı. Hadid için bir sürü sıfat ve tanım mevcut: “yer çekimine meydan okuyan”, “devrimci”, “fütüristik”, Architectural DigestUS’e göre “mimarinin yeni divası”, 2004 Pritzker Mimarlık Ödülü’ne layık görülen ilk kadın mimar... Bu sıfatlara bir sürü kimlik de ekleyebiliriz: sergi alanı, mutfak ya da masa tasarımcısı, ressam, üniversitede öğretim görevliliği, vs...

Mimar Sinan Üniversitesi Oditoryumu’nda düzenlenen etkinlikte resmen izdiham yaşandı. Organizasyonda yaşanan aksaklıklarından salonun darlığına kadar olan (kaçıranların hiç üzülmemesi gereken) bir sürü aksaklık vardı. Ama Hadid’i en sonunda dinleyebilmek, tarzını hissedebilmek için iyi bir fırsat oldu. Hadid’in küçük yaşta çizime ve tasarlamaya yatkın olduğu, ailecek yaptığı seyahatlerden kesinlikle etkilendiğini ve Londra’yı (benim gibi) çok sevdiği zaten biliniyor.

Hadid, sohbet sırasında çalışmalarında tekniğin, formun ve fikrin önemini vurgularken; kesinlikle araştırma yaptığını ama bunun sanat değil fikir üstüne olduğunu belirtti. Gözlem ve araştırmanın yaratıcılığı doğal olarak beslediğini söyleyen Hadid, bunun için deneyim ve zamanın da gerektiğini ekledi. Hadid, 300’e yakın kişinin çalıştığı ofisinde yaş ortalamasının 25 olduğunu, kaosunun muhteşem şeyler yarattığını ama proje koordinatörleriyle disiplinli ve sistemli çalışıldığının da altını çizdi.

Zaha Hadid’in modern mimarinin önemli figürlerinden olması ve yeryüzünün çehresini değiştirmesinin yanı sıra artık İstanbul’un önemli bir yerinde imzası olacak: Kartal. Söyleşinin soru-cevap bölümünde Mimar Sinan Üniversitesi’nden bir öğretim görevlisi Hadid’e “eserleriniz çok güzel ve etkileyici ama bu binalarda insanların mutlu olacaklarını düşünebiliyor musunuz?” diyince oditoryumda alkış koptu (üniversite gibi ileri düzey eğitim kurumunda bile olsak bu tarz tribün hareketlerine ne yazık ki rastlıyoruz :=( Hadid soğukkanlıkla, mutluluğun izafi olduğunu ve bunu ne kendisinin ne de bir başkasının yaşayanlar adına karar veremeyeceğini belirtti (tahmin edersiniz ki bu yanıt üzerine de alkış koptu :=). Mimarinin temel olarak refah ve mutlulukla ilişkisi olduğuna inanan Hadid, herşeyin değiştiğini ve bu değişen ortamlara da zamanla alışılacağını söyledi.

Bu sohbetten sonra Hadid’in stüdyosunda onunla birlikte 1-2 gününü gözlemlemek, en az bir müşterisiyle yaptığı toplantısına katılmak istedim. Öğrencilerinin kendisinden korktuğunu ama müşterilerine iyi davrandığını söyleyen Hadid gibi kesinlikle etkileyici bir figürün o toplantılarda nasıl olduğunu merak ettim.