31 Ekim 2008 Cuma

Google 2001

Google 10. yaşgünü şerefine özel bir link açarak, 2001 yılındaki sayfaları aramamıza olanak sağlamış. Bugün ne yazık ki son günü :=( Nostaljik ama keyifli, nasıl mı?



Sadece blogumda yazdığım konu başlıklarını arattığımda bile aradaki farkın ne kadar büyük olduğu ortaya çıkıyor. Mesela “Engadget” kelimesini 2001 yılında arattığınızda hiçbirşey çıkmıyor ve kelimeyi doğru yazdığınızdan emin olun uyarısı veriyor. Bugün ise, 15.400.000 sonuçla karşılaşıyorsunuz. Diğer aramaları da ingilizce yaptım ama çoğu zaten bilenen başlıklar:

Sustainable design (2008: 8.780.000 hit) / (2001: 535.000 hit)
Neuro marketing (2008:1.520.000 hit) / (2001: 18.700 hit)
Climate change (2008: 1.490.000 hit) / (2001: 44.300.000 hit)
Trendwatching (2008: 325.000 hit) / (2001: 241 hit)
Credit crunch (2008: 9.370.000 hit) / (2001: 86.500 hit)
Biomimicry (2008: 238.000 hit) / (2001: 1.210 hit)
Futurism (2008: 1.610.000 hit) / (2001: 31.500 hit)
Web 2.0 (2008: 77.500.000 hit) / (2001: 2.470 hit)
Blog: (2008: 3.060.000.000 hit) / (2001: 76.400 hit)
Twit: (2008: 6.550.000) / (2001: 39.300 hit)
DIY (2008: 931.000 hit) / (2001: 140.000.000)

Geçmiş ve geleceği okumak için süper bir araç değil mi? Dün olmayan bir kelime bugün internete damgasını vurmuş hatta dile yerleşmiş durumda. Bugün arama yapıyorken, bu detaya dikkat etmekte fayda var.

29 Ekim 2008 Çarşamba

Londra’nın kırmızı otobüslerine makyaj!

Yakın arkadaşımların çoğu iyi bilir, Londra benim için her zaman gidilesi görülesi bir şehirdir. Yapılacak o kadar çok şey, görülecek o kadar çok yer vardır ki 1 kez bile müzikale gitmek aklıma gelmemiştir. Amaaa, bana Londra’yı hatırlacak ya 1 metro durağı işareti, ya telefon kulübesi ya da o klasikleşmiş kırmızı otobüslerine ait hediyelik eşyalardan almadan edememişimdir.



İşte o klasik kırmızı otobüsler (Routemaster) hizmet açısından fazlasıyla yaşlandıklarından son seferlerini Aralık 2005’te tamamladılar. Şu an Londra sokaklarında aynı bizim Metrobüslerin kırmızıları dolanıyor.



Fakat bu otobüslere ısınamayan (eminim işin için de politik sebepler de var, örnek: İstanbul’un her seçim sonrasında kaldırım taşlarının değişmesi :=) Londra Valisi Boris Johnson’da yaz aylarında 21. yy.a damgasını vuracak Routemaster’lar için tasarım yarışması başlatmış. Eylül’ün 2. haftasında sonlanan yarışmanın kazananı en geç 1-2 haftaya kadar açıklanacak. Bu arada yarışmaya katılanlar arasında Sir Norman Foster da var.



Michael Kerz tasarımı, E21:


H4'ün tasarımı (şoförün ortada oturduğu gülen suratlı bir çalışma):

26 Ekim 2008 Pazar

Manifesto Maratonu

Wiki'ye göre manifestonun tanımı, toplumsal bir hareketin ya da bir akımın oluşumunu bildiren yazı şeklinde yapılmış. Sanırım manifestonun yolunu açarak ününü hala korumaya devam ilk eser de 160 yıl önce Karl Marx ve Frederich Engels tarafından yazılmış.

Tabii ki bu durum diğer fikir akımlarını özellikle de sanatı etkilerken, 1900'lülerin başında manifestosu olmayan akım/hareket nerdeyse olmadığını görüyoruz. 1990'lardan itibaren ortamdan/gidişattan pek de hoşnut olmayan, dikkat çekilmesi gerekilen konular olduğunu düşünen ya da mevcut ile yetinmeyen fikirönderleri sayesinde manifestolarla daha fazla karşılaşmaya başladık: Dogma Akımı, yeşil pazarlama, Bruce Mau...

İngiltere'nin önde gelen çağdaş sanat galerilerinden Serpentine da, 21. yy.ın manifestolarını oluşturmak üzere 2 gün süren Manifesto Maratonu'nun bu yıl üçüncüsünü 18-19 Ekim'de Londra'da gerçekleştirdi. Etkinlik düşünüldüğünde İngilizlere çok da uzak değil. Malum, Hyde Park'ta da "Konuşmacı Köşesi"nde dileyen dilediğini söyler. Manifesto Maratonu'nun farkı ücretli ve sponsorlu olması.

Vivienne Westwood'dan Yoko Ono'ya, Eric Hobsbawm'dan Brian Eno'ya kadar dikkat çekici isimler maratonda görüşlerini dile getirmiş. Ama benim dikkatimi çekenler Platform'un Shell ya da Royal Bank of Scotland gibi firmaların sanata sponsor olmalarına tepkilerini göstermeleri ve Serpentine'ın Kuoni, İngiltere'nin en lüks turizm seyahat acentesi, ya da NetJets'in sponsorluğunu çok rahat kabul edemeyeceğini iddia etmeleri. Fransız yönetmen Agnes Varda'nın sahneye patates kılığında çıkarak Avrupalıların müsrifliğine dikkat çeken kısa bir belgesel sunarken, Reiner de Graff ise Rem Koolhaas'ın ve Zaha Hadid'in daha ne kadar uzun ve parlak bina edeceklerini fotoğraflarla izleyicilere göstermiş.

Katılımcı sayısı TED, Picnic ya da Pop Tech kadar fazla olmasa da farklı görüşleri barındırması açısından takip edilmesinde fayda var. Üstelik böyle bir etkinlikle, galerilerin sadece sanat eseri sergileyen ya da satan kimliklerine yeni bir özellik daha eklenmiş olmuyor mu?

22 Ekim 2008 Çarşamba

New York Guggenheim’da 1 gece geçirmeye ne dersiniz?

New York Guggenheim, 24 Ekim 2008-7 Ocak 2009 arasında “anyspacewhatever” başlığında yeni bir sergiye evsahipliği yapacak. Birbirinden ilginç eserler içinde belki de biri ilki gerçekleştireni ise Carsten Höller’e ait. “Dönen Otel Odası” başlıklı eser gündüz serginin bir parçası iken; akşam müzede bir gece geçirmek isteyenler için fırsat yaratıyor.



Tabii işin bir de güvenlik, kalacakların kendini hakikaten ne kadar rahat hissedecekleri, her sabahın sonunda eserin aynı şekilde sunumu konusunda detaylar var ki belki ileriki günlerde deneyimler konusunda daha fazla bilgiye sahip olabiliriz. Sergide yer alan diğer eserler için Shearyadi’s World’ü ziyaret edebilirsiniz.

Carsten Höller’in yakın tarihteki diğer bir eseri ise geçen yıl Tate Modern’a kurduğu 5 adet kaydırak. Üstelik en uzunu 58 metre imiş.



Dehşet bir güzel deneyim olmuştur, eminim! 23 Nisan’da Kanyon’da dev bir kaydırağın olduğunu düşünsenize?

20 Ekim 2008 Pazartesi

Moleskine – İstanbul defterimiz, Frankfurt’ta!

Moleskine defterlerini eminim biliyorsunuzdur. Picasso’dan Ernest Hemingway’a kadar zamanın önemli şahsiyetleri kullanmış. Yurtdışında not defteri diyince akla gelen ilk isimlerden, bizde ise biraz daha kreatif dünyanın ya da entellektüel kesimin takip ettiği ve fiyat olarak diğer not defterlerine göre daha pahalı bir yerde.



Moleskine, şehirlere özel defterler de çıkarıyor. Amsterdam’ı ya da Londra’yı geziyorken bu deftere notlar alarak kendi rehberinizi oluşturabiliyorsunuz. MyDetour kapsamında tasarladığınız defter jüri tarafından uygun bulunursa da sergi kapsamında şehir şehir geziyor.



Bu yılın bahar aylarında, Moleskine, “Milano” ve “Roma” defterleri tasarımı için Domus Academy’nin; “İstanbul” defterleri için ise Bilgi Sahne Sanatları ile Tasarım Kültürü Programı öğrencilerine çağrıda bulundu. Ve 31 Temmuz’da jürinin açıkladığı sonuca göre ben ve ekip arkadaşım Gaye Başaran’ın “Bosphishus” temalı defteri grafik tasarım dalında mansiyon alarak 2009 yılında düzenlenecek MyDetour sergisinde yer alma başarısını sağladı. Üstelik şu an defterimiz, Frankfurt Kitap Fuarı’nda sergileniyor.



Yves Behar’dan Ross Lovegrove’a, Patricia Rowley’den Karim Rashid’e kadar tasarımın önemli insanları arasında Moleskine tarihine geçebilmek gurur verici. İstanbul’daki sergide buluşmak dileğiyle.

17 Ekim 2008 Cuma

Satın alma bilimi...

5 duyumuza hitap eden marka hikayelerinin incelendiği “Brandsense” kitabının da yazarı Martin Lindstorm'un yeni çalışması çok yakında piyasada. 2005 yılından beri yürüttüğü 2000 denekli ve 7 milyon dolar değerindeki nöropazarlama araştırmasının sonuçlarını içeren “Buyology” kitabı 20 Ekim'de yayınlanmış olacak, dileyenler Amazon’dan ön sipariş verebilirler.



Hem internet dünyasını hem pazarlamanın inceliklerini iyi bilen Lindstorm, kitabının bölümlerini kısa videolarla tanıtıyor. Böylece, satışa çıkmadan önce kitabının gizemini de ciddi şekilde artırmış oluyor. Lindstorm, din ve çeşitli ritüellerin başarılı markalarla ortak noktasının, TV programlarındaki ürün yerleştirmelerinin gücünün (bu iş için sadece 2006 yılında TV programları, filmler ya da kliplere 3,36 milyar dolar gömülmüş), bilinçaltına yönelik yapılan reklamların etkisinin bu kitapla yanıt bulacağını belirtiyor. Bölüm özetlerinde vurguladığı birkaç özellik aslında bazı hareketlerimizi ne kadar içselleştirdiğimizi hatırlatıyor. Örnek: Corona’yı limonlu içmek, meyveli sakızların içindeki sıvıyı hüpletmek ya da iPod’un yeni açılan mega/ultra/amiral satış mağazalarını mutlaka ziyaret etmek.



Yakın tarihte blogundan pazarlamayla ilgili tecrübesini paylaşmaya başlayan Synovate Türkiye Ülke Yöneticisi Temel Aksoy’da 6 Ekim’deki yazısında beynimizin anlam yaratmaya programlandığından bahsederek detaylı örneklere yer vermişti.

Her geçen gün yeni yöntemlerle tanışırken belli ki bundan böyle nöropazarlama da yakınen takip edeceğimiz önemli bir başlık olacak.

15 Ekim 2008 Çarşamba

Starbucks’tan Uzakdoğu’ya özel yeni tatlar…

Tüm dünyada İtalya hariç 46 ülkede hizmet veren Starbucks’ın Amerika’dan sonra ilk ayak bastığı ülke olan Japonya’ya özel yeni tatları 21 Ekim’de piyasaya sunulacakmış. Japonya’nın önde gelen alkollü/alkolsüz içecek firması Suntory ile 2005 yılından beri yürüttükleri işbirliği sonucunda yeni ürünleri teneke kutuda Doubleshot. Tam da Japonların otomat alışkanlığına uygun bir seçenek. Üstelik bu tarih, sıcak ürünlerin de bulunabileceği yeni nesil otomatların lansmanı ile aynı zamana denk geliyor.



Eh biz de Starbucks'tan tez zamanda, Türk Kahvesi ya da sakız aromalı seçenekleri bekliyoruz.

Kaynak: Trends in Japan

13 Ekim 2008 Pazartesi

Fikir ve icraatlar netten, destek sizden...

Devir, sosyal toplulukların devri ya; markaların tüketicilerinden, yeni ürün tasarımlarında katılımcı olmalarını sağlamaları hem tutan bir iş modeli hem de karşılıklı iletişim kurulabildikleri bir hizmet anlayışı oldu. Bundan etkilenerek ortaya çıkan yeni kavram ise; onların/yüzlerin/binlerin bir fikre para yatırması, işin gerçekleşme aşamasında katılımcıların fikirlerinin alınması ve proje hayata geçtikten sonra kar edilirse yatırılan paranın karşılığının alınması (crowdfunding).

Cameesa, 1 nevi Threadless. Çok fazla üretilmeyen t-shirtlerden giymek istiyorsunuz. Sitede beğendiğiniz tasarımları belirliyorsunuz, satın aldığınız t-shirtler başkaları tarafından da beğenilip sipariş ediliyorsa her satıştan sonra kardan pay alıyorsunuz. Ekolojik giyimden yanayım diyorsanız Nvokh’a 50 USD yatırıyorsunuz, 40.000 kurucudan biri olup, işleyiş hakkında söz sahibi oluyorsunuz, karın %10’unu sivil toplum kuruluşlarına bağışlarken, diğer %35’inden pay alıyorsunuz. Ağzıma göre bira hiç içemedim, bari ben yaratıyım, e hali hazırda nette böyle bir topluluk da doğmuş diyorsanız, işte BeerBankroll! Ya da, Öykü-Berk gibi yetenekleri internette keşfedip, ihtiyaç duydukları 50.000 USD’ye albüm yapmalarına destek vermek istiyorsanız, buyrun SellaBand’e.



Trafik çilesinden bıkmış bir İstanbullu olarak bana yönelik hizmet ise San Francisco’dan geldi. Spot.us, bağımsız gazetecilerin üstüne gidilmediği düşünülen yerel konuları listelemesi, kişilerin muzdarip olduğu ortak konuyu oylayıp, o olayın gazeteci tarafından derinlemesine araştırması için sponsor olunması üzerine kurulu.



Düşünsenize, çok istediğiniz bir konuşmacıyı sponsorlardan bağımsız olarak şehrinizde ağırlamak istiyorsunuz ya da beğendiğiniz TV programı yeteri kadar izlenmiyor diye yayından kaldırıldı ama fanatikleri olarak nette grup kurup programın devam etmesi için yatırımda bulunmak istiyorsunuz, devir artık sizin devriniz!

10 Ekim 2008 Cuma

Bizi izleyen araştırmacılar...

Geleceğin telefonuna yön verecek araştırmaları Nokia nasıl mı yürütüyor? Ya da Xerox, doküman yönetiminde devrim yapacak inovatif fikirler öncesinde nasıl mı çalışıyor? 7/24 insanlarla yaşayıp, gözlemleyip, 3 ya da 5 ayda değil, gerçekten yıllarını vererek çalışıyor.



Jan Chipchase’i yakından takip edeceğimi daha önce paylaşmıştım. Katıldığı konferanslardaki fotoğraflarına bakıldığında Nokia'daki günlerinin nasıl geçtiğini, insanlarla nasıl vakit geçirdiklerini, kendi yol hikayelerini ve kıtalararası çalışma alışkanlıklarını gözlemleyebilirsiniz. Ya da Xerox’u takip ederseniz, daha çok yeni lansmanını yaptığı silinebilir kağıdı hayata geçirme aşamasında; “kullandığımız makineler”, “nasıl çalıştığımız” ve “doküman” gibi 3 temel konu üzerine yürüttüğü araştırmaları inceleyebilirsiniz.



Xerox, inovasyon merkezi Palo Alto’da tekrar kullanabilen kağıt ya da ışığı "şeffaf mürekkep" şeklinde kullanmak üzere teknolojik çalışmalar tabii ki yürütüyor. Ancak aynı anda Amerika, Kanada ve Fransa’daki araştırma merkezlerindeki sosyolog ve etnograflardan oluşan ekipleriyle de çalışmanın geleceğine yönelik araştırmalar düzenleyerek iş ortamının nasıl şekilleneceğine dair projeler de gerçekleştiriyor.

Xerox’un inovasyon çalışmalarının arkasında Sophie Vandebroek var. Geçen yıl Bush tarafından Ulusal Teknoloji Madalyası ödüllendirilen Vandebroek'un hem iş hem de özel hayatı hakkında biraz daha bilgi almak isterseniz, bu makaleyi okuyabilirsiniz.

8 Ekim 2008 Çarşamba

Business Week'in belirlediği en iyi tasarım okulları

Son yıllarda tasarım ve inovasyona özel ekler ve raporlar hazırlayan Business Week'in önde gelen tasarım ve marka danışmanları, akademisyenlerle birlikte oluşturduğu 60 adet tasarım okulu listesinde Amerika, 29 okulla öne çıkıyor. Amerika’yı 17 okulla Avrupa, 11 okulla Uzakdoğu ve Hindistan takip ederken, Brezilya ve Kanada’dan da 3 okul listede yer alıyor. Okulların hepsi yıl içinde büyük firmalarla (GE, Nike, IDEO, Microsoft, Philips, P&G, vb.) proje yürütüyor. Türkiye’den Gaia&Gino da San Francisco’daki California College of Arts’ta proje sponsorluğu yapan markalardan. Niye bu okul derseniz Gaia&Gino’nun beraber çalıştığı tasarımcılardan Yves Behar, okulun endüstriyel tasarım bölüm başkanı. Tasarım okullarının seçimi ve diğer konular hakkında dilerseniz Core77’iyi de ziyaret edebilirsiniz.



Gönül tabii ki, Türkiye’den de bir okulun bu listede olmasını, IDEO ya da Frog Design gibi firmaların (bölgesel yapılanmayı tercih eden uluslararası firmaların belirlediği üzere Türkiye'nin de içinde bulunduğu “Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi”nin yönetim merkezi olarak) İstanbul'da ofis açmasını ya da School of Visual Arts’ın yeni başlattığı Tasarım Eleştirmenliği Yüksek Lisans Programı’nın Türkiye’deki bir okul ile beraber yürütülmesini istiyor. Peki, bu hayaller gerçek olur mu, neden olmasın...



Yüksek lisans konusunda henüz karar verememişlere ya da o kadar uzağa gitmeye gerek yok hem çalışıyım iş dünyasını tanıyım hem de tasarım, marka yönetimi ve inovatif fikirler hakkında kendimi geliştiriyim derseniz Bilgi’nin Tasarım Kültürü ve Yönetimi Sertifika Programı’nın tanıtım toplantısına katılabilirsiniz. 2007-2008 döneminde benim de katıldığım program, yukardaki listede yer alan Domus Akademi ile beraber yürütülüyor ve bu sayede uluslararası projeleri yakından takip etme fırsatı da yakalayabiliyorsunuz.

6 Ekim 2008 Pazartesi

İnteraktif t-shirtler...

Bilim kurgu diye nitelendirdiğimiz fikirlerin çoğunluğu teknolojik gelişmeler sayesinde hayat buluyor ya da konsept proje olarak başlatılıp AR-GE çalışmaları sürdürülerek hayata geçmesi için uğraşılıyor. Mesela, Philips Design’ın trendleri takip ederek gelecek için yürüttüğü çalışmalar arasında hisseden giysiler, kolyeler ya da elektronik dövmeler bulunuyor. Bu kadar ileri boyutta olmasa da Talk2myshirt’te yer alan örneklere bakılırsa hissetmese de tepki veren tee’lere en fazla 50 dolara sahip olabilirsiniz.

İşte size pille çalışan, etrafınızdaki müziğe tepki veren hassas tee’ler.


Ya da üstüne dilediğiniz mesajı yazabileceğiniz görüntülü olanları.


Sesini bile ayarlayabileceğiniz “Electronic Drum Kit”.


Düşünsenize, markaların alışveriş merkezlerinde düzenleyecekleri etkinlikleri, kulüplerin açılış ya da şampiyonluk maçlarına yönelik gerçekleştireceği aktiviteleri veya konser sponsorluklarını daha eğlenceli hale getirmez mi?