10 Şubat 2009 Salı

Sürdürülebilir şehirler...

8 Şubat Pazar günü Stockholm Tasarım Haftası ve Mobilya Fuarı tamamlandı. Her organizasyonda olduğu gibi bu hafta süresince de çeşitli etkinlikler ve seminerler düzenlendi. Bir tanesi Future Design Days kapsamında “Light Now” idi. Savundukları ise, düşük enerjiyle çalışan çevre dostu ampuller değil, nesli tükenmek üzere olan klasik ampullerdi. Aydınlatma dünyasının önde gelen sanatçı/tasarımcısı Ingo Maurer’e göre yeni ampüller, iyi bir mühendisliğin eseri olsa da ne yazık ki kötü ışık sunuyor ve çirkinler.



Diğer bir seminer ise, sürdürülebilir şehir üzerindeydi. Aslında bu konu, Design Boost’un Boost Talks adını verdiği toplantıların Ekim ayındaki seansında mercek altına alınmıştı. Tasarım Haftası’nda düzenlenen konferansın katılımcıları arasında hem İsveç Çevre Bakanı hem de Kültür Bakanı bulunurken, moderatörlüğünü ise çiçeği burnunda Sürdürülebilir Şehir Delegasyonu Başkanı yapmış.

Design Boost ve David Report’tan tanıdığımız David Carlson, yaptığı açılış konuşmasında her geçen gün büyüyen yeni “yaratıcı sınıf” ile şehirlerin gelişiminin nasıl çakıştırılabileceğine dikkat çekmiş.



- “Sürdürülebilir Şehir”, bir proje değil, süreçtir.
- Bu süreç de bütünsel olmalı. Bunun için de 7 temadan oluşan Sürdürülebilir Çark örnek gösteriliyor. (Çevrenin etkisi, inovatif gelişim, kullanıcıdan etkilenme, estetik, kalite, otantiklik ve etrafla uyumluluk)
- Başlangıç noktası ve perspektif insancıl olmalı. Sonuçta, ne ev sadece ev, ne de park, sadece 1 park. Ancak insan ile bir anlam ifade ediyorlar.
- Yaratıcı buluşma noktaları daha fazla olan şehirler, haliyle daha fazla insanı ve şirketi çekecektir.
- Sürdürülebilir konular, belirli bir kitleye özel değil, herkesi kapsayacak şekilde kurgulanmalıdır.

Mesela, şu an, hep 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti’nin projelerine yoğunlaşıyoruz ama derdimiz “oh, yaptık bitirdik” gibi mi olmalı, yoksa ileriyi düşünerek daha geniş kapsamlı projelerle devamlılığını mı sağlamalı? Ya da belediye seçimleri? Doğruyu söylemek gerekirse, içeriğini çok beğenmediğim popüler kültür yazarları bile beyintakımlarının kurularak, ileriye dönük stratejilerin, trendlere göre taktik değiştirmenin gerekliliğinden bahsediyor. Ne diyim, sıradan vatandaşın gördüğümü ama büyüklerimizin bildiği başka şeyler var demek ki...

Hiç yorum yok: