15 Mayıs 2008 Perşembe

“İmkansız”mış gibi görünen binaların mimarı yine İstanbul’daydı!


Zaha Hadid, İstanbul Modern’deki Tasarım Kentleri Sergisi kapsamında düzenlenen konferans için yine İstanbul’daydı. Hadid için bir sürü sıfat ve tanım mevcut: “yer çekimine meydan okuyan”, “devrimci”, “fütüristik”, Architectural DigestUS’e göre “mimarinin yeni divası”, 2004 Pritzker Mimarlık Ödülü’ne layık görülen ilk kadın mimar... Bu sıfatlara bir sürü kimlik de ekleyebiliriz: sergi alanı, mutfak ya da masa tasarımcısı, ressam, üniversitede öğretim görevliliği, vs...

Mimar Sinan Üniversitesi Oditoryumu’nda düzenlenen etkinlikte resmen izdiham yaşandı. Organizasyonda yaşanan aksaklıklarından salonun darlığına kadar olan (kaçıranların hiç üzülmemesi gereken) bir sürü aksaklık vardı. Ama Hadid’i en sonunda dinleyebilmek, tarzını hissedebilmek için iyi bir fırsat oldu. Hadid’in küçük yaşta çizime ve tasarlamaya yatkın olduğu, ailecek yaptığı seyahatlerden kesinlikle etkilendiğini ve Londra’yı (benim gibi) çok sevdiği zaten biliniyor.

Hadid, sohbet sırasında çalışmalarında tekniğin, formun ve fikrin önemini vurgularken; kesinlikle araştırma yaptığını ama bunun sanat değil fikir üstüne olduğunu belirtti. Gözlem ve araştırmanın yaratıcılığı doğal olarak beslediğini söyleyen Hadid, bunun için deneyim ve zamanın da gerektiğini ekledi. Hadid, 300’e yakın kişinin çalıştığı ofisinde yaş ortalamasının 25 olduğunu, kaosunun muhteşem şeyler yarattığını ama proje koordinatörleriyle disiplinli ve sistemli çalışıldığının da altını çizdi.

Zaha Hadid’in modern mimarinin önemli figürlerinden olması ve yeryüzünün çehresini değiştirmesinin yanı sıra artık İstanbul’un önemli bir yerinde imzası olacak: Kartal. Söyleşinin soru-cevap bölümünde Mimar Sinan Üniversitesi’nden bir öğretim görevlisi Hadid’e “eserleriniz çok güzel ve etkileyici ama bu binalarda insanların mutlu olacaklarını düşünebiliyor musunuz?” diyince oditoryumda alkış koptu (üniversite gibi ileri düzey eğitim kurumunda bile olsak bu tarz tribün hareketlerine ne yazık ki rastlıyoruz :=( Hadid soğukkanlıkla, mutluluğun izafi olduğunu ve bunu ne kendisinin ne de bir başkasının yaşayanlar adına karar veremeyeceğini belirtti (tahmin edersiniz ki bu yanıt üzerine de alkış koptu :=). Mimarinin temel olarak refah ve mutlulukla ilişkisi olduğuna inanan Hadid, herşeyin değiştiğini ve bu değişen ortamlara da zamanla alışılacağını söyledi.

Bu sohbetten sonra Hadid’in stüdyosunda onunla birlikte 1-2 gününü gözlemlemek, en az bir müşterisiyle yaptığı toplantısına katılmak istedim. Öğrencilerinin kendisinden korktuğunu ama müşterilerine iyi davrandığını söyleyen Hadid gibi kesinlikle etkileyici bir figürün o toplantılarda nasıl olduğunu merak ettim.

Hiç yorum yok: