29 Temmuz 2009 Çarşamba

Bugün var, yarın yok!

Trendwatching, perakendede pop-up kültürünün sinyallerini verdiğinden bu zamana beş yıl geçmiş. Ancak trend hız kaybetmediği gibi daha da yaygınlaşıp pazarlama aktivitelerinden restoranlara kadar uygulama alanı genişliyor.

Amaç, kısa bir zaman aralığında ürün ya da hizmeti sunmak. Hermes, Amerika’nın en lüks yerlerinden Hamptons’da hedef kitlesiyle buluşurken, Nike ve Cool Cats hem yeni sneaker'larını tanıtmak hem de Tour de France’ın Paris’e ulaşmasına itafen pop-up dükkan açıyor.


Nooka Pop-Up Shop

Prada Vakfı, çağdaş sanatı desteklerken dünyanın önemli müzelerinden ya da sergi salonlarından birinin kapısını çalmak yerine eski bir depoyu kiralayıp önde gelen sanatçılarından Carsten Höller ile birlikte Double Club Projesi'ni hayata geçiriyor. Kongo kültürünü tanıtmak ve bu süre içinde edilen gelirin yarısını Kongo’daki kadın ve çocukların yararına bağışlamak üzere doğu ile batıyı buluşturuyor. En taze örnek ise Amsterdam’daki Pop-Up Cafe.

Patlama yaşanan diğer bir alan ise ev/restoranlar. Çoğu kendi bloğundan, Facebook’tan ya da twitter’dan rezervasyon kabul ediyor. Haftanın belirli günleri açıklar ve nerdeyse 1 ay sonraya rezervasyon kabul ediyorlar. 3 ya da 4 yemekli menünün ortalama ücreti 20 ile 30 pound arasında değişebiliyor. Hafif yasadışı bir durum olsa da gizem ilgiyi körüklediği gibi Times, Londra’nın ilk 10 ev bistrosunu listelemiş bile.


Horton Jupiter of The Secret Ingredient

Herşeyin çok çabuk tüketildiği, ürün ya da hizmetlere sürekli versiyon eklendiği bir dünyada yenilik arayan kitlelerin ihtiyacını “bugün var, yarın yok” kültürü karşılamaya devam edecekmiş gibi görünüyor.

Hiç yorum yok: