4 Mart 2011 Cuma

Neden tasarım?

İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın ilkini 2012 yılında gerçekleştireceği İstanbul Tasarım Bienali'nin ön etkinlikleri devam ediyor. Aralık 2010’da düzenlenen sempozyumun ardından 25 Şubat’ta da İstanbul Modern’deki "Uluslararası Tasarımcılarla Soru-Cevap" etkinliğini izleme fırsatı elde ettim.



Vitra Tasarım Müzesi'nin kurucusu, Vitra Tasarım Vakfı Başkanı Alexander von Vegesack, IKEA tasarımcısı olarak tanınan Sigga Heimis, Londra merkezli Architecture+Design stüdyosunun kurucusu iç mimar Sevil Peach ve Hermès markasına yaptığı işlerle anılan Gabriele Pezzini İstanbul'daydı.

Her konuşmacı kendisini ve felsefelerini anlatan sunumlarıyla ortamı ısıttı. Sigga, IKEA sayesinde fabrikalarda geçirdiği zaman sayesinde ne kadar çok şey öğrendiğinden, Çin’de üretilen bir çalışmanın aylar sonra tüm dünyaya dağıtılmasının ve kadınlara iş imkanı sağlamasının yarattığı heyecandan ve öğrencilerle birlikte gerçekleştirdiği atölye çalışmalarının tutkusundan bahsetti. Gabriele Pezzini ise Hermes’teki uzun yıllara dayanan deneyiminden yola çıkarak aksesuardan çantaya, helikopterden yata kadar tasarım yönetiminin ne kadar farklı uçlarda dolaşabileceğini örnekledi. Bundan dolayı da kendisini tasarımcı olarak değil “proje uzmanı” olarak konumlandırdığını söyledi.



Yıllar önce okumak için gittiği İngiltere’de işini kurarak uluslararası saygın bir yer edinen Sevil Peach, kendi deneyiminden yola çıkarak tasarımcı ve müşteri ilişkisinden örnekler verdi. Bu ilişkinin "aşk" ilişkisi gibi olduğundan ve güvene dayanması gerektiğinin altını çizdi. Alexander von Vegesack ise her hangi bir okuldan mezun olmamasına rağmen koleksiyonerlik tutkusunun Vitra Design Museum gibi tasarım dünyasında nasıl bir çekim merkezi olduğunu anlattı.

Soru-cevap kısmına geçtiğimizde odak öncelikle genç tasarımcıların eğitimine yoğunlaştı. Bunun bir sebebi katılımcıların profili bir sebebi de ilk soruların bu çerçevede yöneltilmesinden kaynaklandı. Son bölüme doğru panelin yöneticisi Alexander von Vegesack duruma el koydu ve tartışmayı “neden tasarım”a yönlendirdi. İşte bu noktada paylaşılan öneriler:
• Bienal ile dünyaya neyi göstermeyi hedefliyorsunuz? Amacınız ne? (Sigga Heimis)
• Bienal, insanların Türk tasarımını nasıl algıladıklarını sarsmak için iyi bir fırsat. (Alexander von Vegesack)
• Herkesi mutlu edemezsiniz, o yüzden birden fazla tema ile başlamak yerine bienali her yıl üstüne yeni 1 şey eklenecek şekilde kurgulamalısınız. (Gabriele Pezzini)
• Tasarım Türkiye’de sofistike ve halka uzak olarak algılanıyor. Bienal ile bu kopukluk giderilebilir ve toplumun daha fazla sahiplenmesi sağlanabilir. (Sevil Peach)

Umarım ön etkinliklerle şimdilik sadece bilinirlik oluşturulması hedefleniyordur. Bu etkinliğin hedef kitlesinin çeşitliliği ve geniş bir sosyal paydaş yönetiminin olacağı düşünüldüğünde multi-sektörel, multi-disipliner katılımcılarla da (halka açık ya da kapalı toplantılarla) bir araya gelindiğini/gelineceğini düşünüyorum. “Tasarım”ın hayatımızdaki yerinin ve öneminin herkes tarafından basitçe kavranmasının sağlanacağını umut ediyorum.



Malum, 2012’de Hollanda-Türkiye ilişkilerinin 400. yılı kutlanacağından, İstanbul’da türlü sergiler ve yan etkinlikler düzenlenecek. 2013’te de tasarım sektörünün "Davos Toplantıları" olarak bilinen International Design Alliance (IDA) Kongresi’ne ev sahipliği yapacağız. Bir sonraki hedef de World Design Capital ünvanını kazanmak olur sanırım...

Hiç yorum yok: