19 Ekim 2009 Pazartesi

Önce Facebook, şimdi Twitter, yakında Foursquare...

Tarife gerek yok, Facebook ve Twitter, sosyal medyanın önemli mecralarından. Markanın müşterileriyle olan iletişimini nasıl sağlamlaştıralımdan tutun da arkadaşlar arası geyik muhabbete kadar herşey mevcut. Şimdi de bu platformlar arasına Foursquare ekleniyor...



Adını bir top oyunundan alan Foursquare, 2004’te yılında Dodgeball isimli bir mobil hizmet olarak geliştiriliyor. 2005’te Google tarafından satın alıyor ve öldürülüyor. Ancak kurucu Dennis Crowley, fikrini öldürmekten ziyade geliştiriyor. Sistem nasıl işliyor? Her sosyal ağ platformlarında olduğu gibi statünüzle ilgili bir güncelleme gerekiyor, ancak burada fark mekanlara “check-in” yapmanız. Sosyalleşmek için arkadaşları telefonla aramak ya da SMS göndermeye gerek yok. Gittiğiniz mekana giriş işleminin ardından puan kazanıyorsunuz. Arkadaşlarınız da Foursquare kullanıyorsa nerede olduğunuzu görüntüleyebiliyor.

Bu arada, dilerseniz farklı bir sürü yeni yeri keşfedebilir, mekanlarla ilgili yorumlarınızı paylaşabilirsiniz. Ya da sürekli takıldığınız bir mekan varsa “fahri vali” muamelesi görüp, avantajlardan yararlanabilirsiniz. Yurtdışında her 3 hizmeti kullananların yorumu, Facebook ya da Twitter’da karanın çoktan göründüğünü, bu nedenle dostlarla bir arada olmak için Foursquare'in daha çok tercih edildiği yönünde.


© Amit Gupta @ Flickr

Amerika’da 31,Kanada’da 3 şehrin yanı sıra Avrupa’da sadece Londra ve Amsterdam’da kullanılabilen Foursquare şu an para kazanmıyor ve iş planı bile henüz yazılıyor. Ama “oyun oynarken sosyalleşilebilen” formülüyle deneyim açısından kullanıcılarına, pazarlama açısından da markalara potansiyel vaat ediyor.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Tebrikler.
Artık kaçınılmaz şekilde Sosyal Insan kavramı değişmektedir.

Gökhan

Aslı Ayşen Aydın dedi ki...

İnsanın her açıdan evrim geçirdiği bir gerçek ama bu evrimi nasıl geçirdiğimiz yine bizlerin elinde değil mi?

Adsız dedi ki...

Evet elimizde / Malesef elimizde değil.

Elimizde olan kısmı, elimizde olmayan kısmından çok daha az. Malesef istesekte istemesekte bu evrim bir şekilde hepimizi bir yerlerimizden mutlaka yakalıyor ve kaçamıyoruz.

Gökhan