11 Haziran 2009 Perşembe

Yeme hazzı tasarımla birleşince...

Kimilerine göre son yılların en fazla yerli yersiz kullanılan sözcüğü “inovasyon”, kimilerine göre ise “tasarım”. Ne olursa olsun, yaratıcı fikirlere kimsenin hayır dediğini zannetmiyorum çünkü herşeyi o kadar çabuk tüketip yenilik arıyoruz ki bu durumda neyi nasıl deneyimlediğimiz gittikçe daha fazla önem kazanıyor.



Çok basit bir fikri tasarımla ivmelendirerek sevimli hale getirmek elinizde. Mimarlık okumuş, Disney’in Imagineering’de çalışmış Natasha Case’in aynı zamanda yemeğe de gönül vermiş olması Coolhaus’u doğurmuş. Dondurmayı seven, yemek yeme deneyimini tasarımla nasıl geliştirebileceğine kafa yoran Natasha, ortağıyla tanışınca 1 tane de seyyar dondurma arabalarından edinip dondurwich’lerini satmaya başlamış. İster çilekli Frank Behry, ister vanilyalı Mies Vanilla Rohe... Amerika’nın önemli tasarım dergilerinden Dwell ile birlikte yeni tatları için yarışma da yaparak ilgiyi artırıyorlar. Son başvuru 19 Haziran’da!



Yemek yeme deneyimine tasarım gözlüğüyle bakan diğer bir örnek ise Hollanda’dan. Marije Vogelzang Eindhoven’daki Tasarım Akademisi’nden 2000 yılında mezun olmuş. Önce Rotterdam’da sonra da Amsterdam’da Proef adlı restoranı açmış. Ülkenin önde gelen şirketlerine sunduğu catering hizmetiyle farklılaşmış, enstalasyonlarıyla sınırları zorlamış, hem yiyecek-içecek hem de sağlık sektörüne danışmanlık vermiş ama yetinmeyerek 5 duyumuza hitab eden yemek deneyimlerini “Eat Love” kitabında toparlamış.



Artık sadece yaratıcı fikirlere sahip olmak yeterli değil. Bu fikrin icraata nasıl çevrildiği ve bu serüvende deneyim ile tasarımın nasıl birleştirildiği de çok önemli.

Hiç yorum yok: