2 Nisan 2010 Cuma

Sosyal girişimcilerin devri...

Türkiye 3. Sektör Vakfı ile British Council son yılların gözde kavramı “Sosyal Girişimcilik” üzerine 31 Mart’ta bir konferans düzenledi. Peki nedir sosyal girişimcilik? Wikipedia’ya göre çevreden eğitime, fakirlikten cinsiyet ayrımcılığına kadar çok çeşitli küresel ya da yerel sorunun farkında olup, bu konuyla ilgili sosyal değişim ve dönüşümü başlatmak üzere girişimcilik özellikleri gösteren örgütlenmedir. Bireysel başlayan bu teşebbüsler vakıf/dernek ya da yurtdışındaki mevzuatın sağladığı imkanlar sayesinde kar amacı gütmeyen kuruluş şeklinde de hayat bulabilir.


© Hub Halifax, CA

Ağırlıklı olarak gönüllü çalışmalar ya da kar amacı gütmeyen kuruluşlarla özdeşleştirilse de sosyal girişimciliğin etki alanının genişleyebilmesi için kar etmeleri ve bu karın yine sosyal konunun çözümlenmesine yönelik kullanılmasında şahsi olarak etik bir sorun görmüyorum. Zaten sosyal girişimcilerin kaynak ihtiyaçları olabileceğini ilk tespit eden ve bu yolda örgütlenen kişi ise Amerikalı Bill Drayton. 1980 yılında kurduğu Ashoka, 50.000 ABD Doları bütçeye sahipken şimdi 30 milyon ABD Doları kaynak sağlıyor.

Konferasın sabahki oturumunda İngiltere’den Social Enterprise Europe Ltd. Yönetici Direktörü Cliff Southcombe, Gençtur ve Ashoka Türkiye kurucu ortağı Hülya Denizalp ve Kamer kurucusu Nebahat Akkoç konuştu. Southcombe’ın paylaştığı rakamlara göre İngiltere’deki sosyal girişimciler yarım milyon insana istihdam sağlıyor, 300.000 kişi gönüllü çalışıyor ve GSMH’nın %1-5’ini (27 milyar Pound, yaklaşık 60 milyar TL) oluşturuyor.



Mesela 17 yıl önce İngiltere’deki evsizlere gelir kaynağı yaratmak üzere kurulan The Big Issue Vakfı, dergilerini evsizlere sattırarak gelir elde etmelerini sağlıyor. Bir başka örnek yine İngiltere’den. Londra’nın South Bank bölgesini kalkındırmak için 1984 yılında kurulan Coin Street Community Builders. Peki ya Barcelona Futbol Takımı? Yıllarca formalarında reklama izin vermeyen kulüp, gelirlerinin %1’ini FC Barcelona Vakfı’na bağışlıyor, Birleşmiş Milletlerin Millenyum Hedeflerinin çözümlenmesini destekliyor, önümüzdeki 5 yıl için 1,5 milyon Euro bağışladıkları UNICEF bantı bu yıldan itibaren formalarında taşıyor.

Hülya Hanım, hem kurucusu olduğu Ashoka’dan hem kendi hazırladığı “Toplumsal Dönüşüm için Sosyal Girişimcilik Rehberi”nde yer alan değerli bilgilerden hem de bunca yıllık sosyal girişimcilik deneyimlerinden ve zaman içinde ülkemizde kat edilen yoldan bahsetti. Scwab Vakfı ve Ernst&Young’ın beraber düzenledikleri Yılın Girişimcisi Yarışması’nda 2008’in Sosyal Girişimcisi seçilen Nebahat Akkoç da 1987 yılından beri yılmadan yürüttükleri kadın çalışmaları ve KAMER’in başardığı sosyal dönüşüm hakkında bilgiler verdi.



Öğleden sonraki oturumda ise dünyada sadece Van Gölü’nde yaşayan inci kefalinin soyunun tükenmesini engelleyen, üstelik bölge halkını bilinçlendirerek 1,2 milyon TL olan geliri 5-6 yılda 8 milyon TL’ye çıkarmayı başaran Prof.Dr. Mustafa Sarı’yı, hem üniversite hem de lise öğrencilere yönelik ücretsiz mentorluk hizmeti sağlayan Gelecek Daha Net platformunun kurucusu Serra Titiz’i ve Alternatif Yaşam Derneği ile engellilere yönelik inanılmaz işler başaran Ercan Tutal’ı dinledik. Ortak özellikleri, amaçları için ne kadar tutkulu oldukları, başlattıkları sosyal dönüşüm için asla ödün veremeyecekleri ve bu tutkularından da vazgeçemeyecekleriydi.



Sadece bir kaç gün önce hediye edilen Seth Godin’in “Linchpin”ini sabırsızlıkla okumaya başladıktan sonra ülkemizdeki fark yaratanları görmek ve şahsen tanışmış olmak beni çok sevindirdi. “Linchpin” dingil çivisi demek. Godin de kitabında o çivi nasıl arabanın en hayati tutanağı ise bizim de gündelik ya da iş hayatımızda mutlaka vazgeçilmez insanlar olduğunu gösteriyor. Üstelik, bu özellik doğuştan değil, isterseniz siz de edinebilirsiniz.



İşte bu yüzden geçen yılın sonunda ülkemizde de düzenlenmeye başlanan TEDx toplantılarında kendi “linchpin”lerimize daha sık söz vermeli, pazarlamadan liderliğe kadar çeşitli zirvelerde koltuk sevdasından öte amaçlar için varını yoğunu ortaya koyan kişilerin başarı hikayelerini daha sık dinlemeliyiz ki “crosspollination” yapabilelim. Kelime anlamı ayrı cinsten çiçekleri çiftleştirme olan “crosspollination”ın iş dünyasındaki kullanış şekli ise inovatif açılımlar üzere. Yani, daha fazla kurum, sosyal sorumluluğu halkla ilişkiler faaliyeti olarak değil de var oluş sebeplerinden biri olarak özümzese, eşitlikçi ve sürdürülebilir bir dünya için çalışsa, fena mı olur? (Ezeli rakipler Pepsi ve Coca-Cola yarışmaya başladı bile...)

Son olarak, Sosyal Girişimcilik Platformu, 4 Haziran’da Sabancı Üniversitesi’nde Sosyal Girişimcilik Konferansı düzenleyecek. LCV için sec2010@sabanciunivedu.com’a başvurabilirsiniz.

1 yorum:

Excursionist Dreamer dedi ki...

Aslı,

Her zaman tarafsız bilgi aktaran ve bunu yorumlayan yanların bize değer katmaya devam edecek.

Ülkemizde Sosyal Girişimciliğin profesyonel düzeyde yürütüldüğü, içinden bu çalışmayı yapmak isteyenlerin de eğitimde geçtiği ve gönüllüleri de eğittiği günleri görmek arzusundayım.

Bu haliyle konferans iyi bir adım olmuş anlaşılan.

Sağlıcakla kal.