30 Ekim 2009 Cuma

Tasarımcılar “suç”a da el attı.

Institute of Ideas’ın bu yıl 5.sini düzenlediği “Battle of Ideas” ile amacı gelecek korkusundan vazgeçip, 21. yy.da başarmak istediklerimiz hakkında serbestçe tartışabilmek, hepimizin yeni jenerasyon halk entellektüelleri olduğu günümüzde tutkulu ve idealist fikir çarpışmalarıyla bilgeliğe meydan okumak. Bu yıl 31 Ekim – 1 Kasım tarihlerinde düzenlenecek festivalin ikinci gününde masaya yatırılacak konulardan biri de suçların azaltılmasında tasarımcının rolü.


© Design Police

İngiltere hükümetinin desteklediği “Suça Karşı Tasarım ve Teknoloji Birliği”, hırsızlığı önlemeye, kamuya açık ortamlarda güvenliği sağlamaya, suça dayanıklı aletlerin tasarlanmasına yönelik çalışıyor. Okullardaki kabadayılık, bar kavgaları, adi hırsızlık, trafik ihlalleri programın çözümü için kafa yorduğu konulardan sadece birkaçı.

Central Saint Martins College of Art and Design ve University of the Arts London işbirliğinde kurulan Design Against Crime ise, tasarım araştırma laboratuarı olarak görev yapıyor. Projeleri arasında kapkaçcılara yönelik In the Bag ve bisiklet hırsızlarına karşı Bikeoff bulunuyor.


Stop Thief Chair

Tasarımcıların doğru soruları sormaları ve problemlerin çözümüne yönelik yaklaşımları, gittikçe daha çok alanda görüşlerine başvurulan bir grup olmalarını sağlıyor. İster sağlık ister eğitim olsun farklı disiplinlerden gelen uzmanların yardımına ihtiyaç duyulduğunda aralarında sosyal tasarımcılar da olacak. Hapishanelerimizde Cumhuriyet tarihinin en yüksek doluluk oranı gözleniyorken, bu noktaya gelmeden bir çözüm olduğunun farkına varılacak projeler yürütülebilir mi?

26 Ekim 2009 Pazartesi

Henüz tarih olmadan, para tasarımı...

Alternatif kanallar aracılığıyla yapılan alışverişlerin hacmi artıyor. 15-24 yaş aralığındaki Japonların %80’i alışverişlerini cep telefonuyla yapıyor. İngilizlerin %14’ü ise bozuk paralarla uğraşmak istemediğinden atıyor. Dünyada dönen paranın %25’nin kanun dışı olması ve her yeni jenerasyonun sanal dünya ile daha fazla haşır neşir olması da devletlerin finansal sistemlerindeki tercihlerini etkileyeceğe benziyor. Üstelik fiziksel para yerine kredi kartları, temassız ödeme sistemleri, cüzdan görevi gören cep telefonları ve beraberinde sunulacak finansal hizmetlerin artışı ürün tasarımı yerine hizmet tasarımını ön plana çıkarıyor. O zaman paranın yerini ne alacak? Tasarımını nasıl olacak? İşte dün Radikal Tasarım Eki’nde yayınlanan ve paranın geleceği ile tasarımına değindiğim yeni yazımı keyifle okumanız dileğiyle...

22 Ekim 2009 Perşembe

Deneyim için sokağa çık!

Yeni çağ, deneyim çağı. hedef kitlelerine farklı deneyimler yaşatmaya sadece tasarımcılar ya da kurumlar uğraşmıyor, sanatçılar konser ya da gösterilerinde salt müzikten öte detaylar sunuyor, alternatif festivaller sanat ve bilimin çakıştığı "hadi canım!" dedirten projeler çıkarıyor... Üstelik, izleyici edilgen konumundan çıkıp projenin bir parçası haline geliyor.


Sarkuysan Binası © Banu Beysungu

Mesala, 10 Ekim’de Galata’da düzenlenen “Guerilla Lighting” naif tarzıyla hem deneyim hem de tasarım açısından etkinliği izleyenlere farklı bir gece yaşattı. Şişhane ve Galata’da toplanan kalabalık projektörlerle ışık oyununa katılmadı ancak estetik koşullar gözetilmeden ışıklandırılan mekanlar bu geceye özel farklı aydınlatıldı ve tekrarı olup olmayacağı bilinmeyen o dakikalara katılımcılar fotoğraf makineleri ya da cep telefonlarıyla şahitlik etti.

Canadian Center for Architecture ise geçen yıldan beri devam eden sergisi ile çağdaş şehirlerde yaratılan 99 olumlu değişikliği biraraya getiriyor. Yürümek, bisiklete binmek ya da oyun gibi aktivitelerin yanı sıra yaşadığımız alanların mimar, sanatçı ya da kolektif oluşumlarla nasıl farklı bir anlam kazandığını örnekliyor. Kısaca bu deneysel uygulamaların şehir hayatında ve yaşayanlar üzerinde nasıl bir etki yarattığını gösteriyor. Sergi Kanada’nın ardından Mart 2010’a kadar Chicago’da.


© KMA

İngiliz medya sanatçıları Kit Monkman ve Tom Wexler’den oluşan KMA'in projeleri de halka açık alanlarda insan ve ışık etkileşimi üzerine. En son projeleri ise 29 Ekim-1 Kasım arasında İngiltere’nin 3 şehrinde aynı anda düzenlenecek "Streetgames". Nasıl mı? Halka açık bir yerde zemine ışık yansıtılarak bir oyun alanı yaratılacak. Toplam 10 dakika sürecek oyunda oyuncular yerdeki toplara dokunarak bir yerden bir yere taşıyacaklar. Ancak ortada ne fiziken top var ne de sahanın sınırları çizili. insanların bedensel hareketleri oyunu da şekillendirmiş olacak.

Günümüzde hiçbir şeyin sınırı belli değil. Eskiden parkları olmayanlar oyunlarını sokak aralarında oynardı. Şimdi ise ne oyun oynamak için özellikle parka gitmeye gerek var ne de oyun sadece çocuklara özel. Şehir, 7’den 70’e her birey için hem yaşam hem çalışma hem de oyun alanı.

19 Ekim 2009 Pazartesi

Önce Facebook, şimdi Twitter, yakında Foursquare...

Tarife gerek yok, Facebook ve Twitter, sosyal medyanın önemli mecralarından. Markanın müşterileriyle olan iletişimini nasıl sağlamlaştıralımdan tutun da arkadaşlar arası geyik muhabbete kadar herşey mevcut. Şimdi de bu platformlar arasına Foursquare ekleniyor...



Adını bir top oyunundan alan Foursquare, 2004’te yılında Dodgeball isimli bir mobil hizmet olarak geliştiriliyor. 2005’te Google tarafından satın alıyor ve öldürülüyor. Ancak kurucu Dennis Crowley, fikrini öldürmekten ziyade geliştiriyor. Sistem nasıl işliyor? Her sosyal ağ platformlarında olduğu gibi statünüzle ilgili bir güncelleme gerekiyor, ancak burada fark mekanlara “check-in” yapmanız. Sosyalleşmek için arkadaşları telefonla aramak ya da SMS göndermeye gerek yok. Gittiğiniz mekana giriş işleminin ardından puan kazanıyorsunuz. Arkadaşlarınız da Foursquare kullanıyorsa nerede olduğunuzu görüntüleyebiliyor.

Bu arada, dilerseniz farklı bir sürü yeni yeri keşfedebilir, mekanlarla ilgili yorumlarınızı paylaşabilirsiniz. Ya da sürekli takıldığınız bir mekan varsa “fahri vali” muamelesi görüp, avantajlardan yararlanabilirsiniz. Yurtdışında her 3 hizmeti kullananların yorumu, Facebook ya da Twitter’da karanın çoktan göründüğünü, bu nedenle dostlarla bir arada olmak için Foursquare'in daha çok tercih edildiği yönünde.


© Amit Gupta @ Flickr

Amerika’da 31,Kanada’da 3 şehrin yanı sıra Avrupa’da sadece Londra ve Amsterdam’da kullanılabilen Foursquare şu an para kazanmıyor ve iş planı bile henüz yazılıyor. Ama “oyun oynarken sosyalleşilebilen” formülüyle deneyim açısından kullanıcılarına, pazarlama açısından da markalara potansiyel vaat ediyor.

15 Ekim 2009 Perşembe

Küresel ısınma için harekete geç!

Bugün, Blog Aksiyon Günü. Bu yılın teması da küresel ısınma. Dünyamıza ne kadar büyük etkileri olduğunu hepimiz yaşıyoruz. Ortalama sıcaklıkların artışından başlayarak havadurumundaki ani ve aşırı değişiklikler, kuraklıklar, seller diye bu listeyi dilediğimiz gibi uzatabiliriz. İşte şimdi, bilim adamları buzullardaki erimenin büyük depremleri ve volkanik patlamaları (ki geçen haftalarda yaşadık) tetikleyebileceğini söylüyorlar. Yani su seviyesinin yükselmesinin sadece iklim mültecilerini doğurmadığını aynı zamanda dünyamızın ne kadar hassas bir dengesi olduğunu da kanıtlamış oluyor.



Iceberg'ler için Australian Antarctic Division'ı ziyaret edebilirsiniz.

Dünyanın dengesini daha fazla bozmadan hepimizin alması gereken çok fazla önlem var. Üstelik, Birleşmiş Milletlerin önderliğinde Kopenhag’ta düzenlenecek İklim Zirvesi’ne de sadece 52 gün kaldı. Bu yüzden kamuoyunun farkındalığını artırmak üzere yürütülen küresel kampanyaların ardı arkası kesilmiyor. Tabii sanal dünyada bireysel destekçilerin sayısı dünya popülasyonuyla karşılaştırıldığında düşük kalsa da daha iyi bir geleceğin parçası olabilirsiniz.

http://www.sealthedeal2009.org/



http://tcktcktck.org/



http://www.hopenhagen.org/



http://www.350.org/

13 Ekim 2009 Salı

İnovatör bankacılardan konsept tasarım...

Ağustos 2007’de ABN Amro çalışanları tarafından kurulan “Dialogues Incubator”, hızlı ilerleyen hayatımızda işbirliği, inovasyon ve sürdürülebilir sorumluluk anlayışını birleştirerek sokaktaki insanın ihtiyaçlarına ve sosyal konulara çözüm bulmayı amaçlıyor. Websiteleri çok yol alamamış gibi bir görüntü sunsa da çalışmalarının ilk meyvesi, ses getireceğe benziyor.



Borsada aracı kurumu devreden çıkarıp internet üzerinden alım-satım işlemi yapanlar arasında gerçekleştirilen araştırmalar gösteriyor ki, bu kişilerin kararlarını mantık değil duygular (özellikle korku ve açgözlülük) yönlendiriyor. “Rationalizer” konsepti de bu gerçekten yola çıkan Dialogues Incubator ile Philips Design işbirliği sonucunda doğuyor.

Bilezik (EmoBracelet) ve çanaktan (EmoBowl) oluşan Rationalizer’da bilezik sayesinde yatırımcının anlık duygu değişimi ölçülüyor. Bu seviye ne kadar şiddetliyse ister bilezikte ister çanakta aynı şekilde renk ve desen değişimi oluyor. Böylece yatırımcıyı uyaran bu sistem sayesinde kişi durup derin bir nefes alarak kararını gözden geçirmiş oluyor.



Gelecekte piyasaya sürecekleri ürünler için “Rationalizer”ın bir başlangıç olduğunu belirten Philips Design ile ABN Amro açık inovasyona güzel bir örnek sunuyor. Duyguları hisseden teknolojisiyle rakiplerinden ayrışan uluslararası tasarım devi, yatırım ve risk analizindeki başka bir tecrübeli isimle deneyimini birleştirmekten çekinmediği gibi devamının geleceğinin de sinyalini veriyor.

10 Ekim 2009 Cumartesi

İş ve inovasyon fabrikasından notlar...

Sadece TED, farklı disiplinlerden kişilerin hikayelerini anlattığı, fikirlerin başka fikirleri tetiklediği, yaratıcı beyinlerin çekim merkezi olan bir yer değil. 2004 yılında kurulan Business and Innovation Factory (BIF), kar amacı gütmüyor ve gerçek dünyada çözüm üretmiş kişilerin kendi örneklerini paylaştığı platformlar arasında dikkat çekiyor.



Twitter sağolsun katılımcıların BIF’tan ne kadar keyif aldıklarını öğrenebiliyoruz. Ya da George Lucas’ın 1970’lerdeyken Star Wars oyuncaklarını öngöremediği devrimsel itiraflara şahit olabiliyor, Fast Company’nin en yaratıcı isimler arasında gösterdiği Neri Oxman’ın form yapmaktansa form yaratmayı savunan bir sistemi anlattığını öğrenebiliyoruz.

Çoğu sunumun ortak teması, farklı gruplardan ne tarz bir yaratıcılık çıkacağı bilinemez. Oyunların hem öğrenirken hem de iş yaparken önemli bir eleman olması yükselen değerler arasında. Mesela, sağlık sigortası şirketi Humana’da çalışanlar oyunlar geliştirerek nasıl fit kalınacağını gösteriyor. Wikonomics kitabının yazarı Dan Tapscott 4 milyon dolarlık araştırmasıyla 8-18 yaş arasındaki çocukların video oyunlarlarıyla düşünme biçimlerinin tetiklendiğini gözlemliyor. BIF’in kurucusu Saul Kaplan, geleceğin parlayan meslekleri arasında küratörleri gösteriyor. MOMA’nın tasarım ve mimarlık küratörü Paola Antonelli, insanların bilgiye ulaşımında küratörlerin köprü görevi göreceğini belirtiyor.



Ve bunca tetikleyici fikir arasında iş planlarının da hücre yenilemesi gerekmiyor mu? Akademisyen Alex Osterwalder’in önderliğinde 400’den fazla katılımcıyla hayat bulan taptazecik “Business Model Genaration” kitabı ilgi gören bir çalışma oluyor ki, editör kendi Twitter’ından Price Waterhouse Coopers’ın yüklü sipariş verdiğini paylaşıyor.

Kaynak: ThinkBalm ve PrincipledInnovation

6 Ekim 2009 Salı

Deneyim tasarımı, süpermarketlerde!

Zaman, şehirli insanların en önemli değerlerinden. Çalışma saatleri, ev-iş arasındaki mesafe yüzünden trafik problemi, ailenin getirdiği sorumluluklar derken, herkes her istediğini dilediği zaman yapamıyor.

Mesela, alışverişi düşündüğümüzde zamanı bol olan ister ucuzun ister kalitelinin peşinden koşuyor, zamanı olmayan ya paraya geçer nazım diyor ya da sanal dünyanın nimetlerinden yararlanıyor. Şehirli insan için alışveriş merkezleri kadar süpermarketlerin de bir nevi sosyalleşme alanı olmaları, trendler, yaratılan ciro ve yüksek rekabet deneyim tasarımı açısından ilgi görülmelerine neden oluyor.



Mesela Torino’dan Eataly, özellikle Slow Food hareketine meraklı hedef kitleyi tam 12’den vuruyor. İlk 6 ay içinde 1,5 milyon insan tarafından ziyaret edilen süpermarket, sosyal bilince sahip yemek tutkunlarını cezbediyor. Taze, kaliteli ve bol çeşidin yanı sıra mekanın ferahlığı, sürekli eğitimler denildiğinde Eataly başlı başına bir deneyim sunuyor.

Etraf irili ufaklı kahve dükkanlarından geçilmezken İngiltere’nin önde gelen zincirlerinden Waitrose krize rağmen market içindeki kahve köşelerini yeniden düzenlemekten çekinmiyor. Üstelik, 200’ün üzerindeki mağazasında birden. Sadece bu da değil. İngiltere’nin ecza alanında bir numaralı markası Boots ile anlaşma yaparak, optik alanında işbirliğine gidiyor.



Açık mutfak uygulamasını kendine örnek alan dev ASDA ise yeni açacağı mağazasının duvarlarını camdan yaptıracağını açıklıyor. Son 18 ayda yapılan araştırmalarda, müşterilerin yemeklerinin nerden ve nasıl geldiğini izlemek istediklerinden yola çıkan ASDA CEO’su saklayacak hiçbir şeylerinin olmadığını belirtiyor. (Bu arada, çalışanlarından birinin tavuk yalayıp, rafa geri koyarken ki filmi Youtube’da hit olmuş!)

Deneyim ekonomisinde artık geleneksel yöntemler yeterli değil. Aynı anda çapraz düşünebilmeli, trendleri takip edebilmeli, geleceği öngörmeli ama hepsinden önemlisi müşterinin görüşlerini dinlemekle kalmayıp uygulayabilmeli.

2 Ekim 2009 Cuma

Trendiary'nin Kopenhag izlenimleri Maison Française'de!

Tempo'nun temmuzda ayın websitesi olarak "Trendiary"yi göstermesinin ardından,



Kopenhag izlenimlerim de Maison Française'in Ekim sayısında yer aldı. Moleskine ödülü ve sergisi, BÜMED Dergisi'ndeki röportajım derken bu yıl verimli geçiyor.